Panik atak gerçek bir tehlike veya görünürde belirgin bir neden olmamasına rağmen şiddetli fiziksel belirtilerle kendini gösteren yoğun korku atağıdır. Panik atak anı çok korkutucudur, kişi kalp krizi geçirdiğini veya öleceğini düşünebilir. Bir çok insan hayatları boyunca bir ya da iki panik atak geçirebilir. Ancak panik ataklar sürekli tekrarlıyorsa panik bozukluğundan bahsedilir.

Panik atak belirtileri nelerdir?

Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı, ‌göğüsde baskı hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak gibi hissetme, sersemlik, kendini ve çevreyi başka türlü algılamak, çıldıracak gibi hissetme, ölüm korkusu, uyuşma, üşüme veya ateş basmaları başlıca panik atak belirtileridir.

Panik atağın en belirgin özelliği nerede ve ne zaman ortaya çıkacağının bilinmemesidir. Aniden ortaya çıkar, 10 dakikada en yüksek seviyesine çıkar ve genellikle 15 dakika içinde sonlanır. Uykuda bile panik atak gözlenebilir.

Panik atak yaygın ‌anksiyete bozukluğunun bir parçasıdır. Kadınlarda daha sık görülür.

Panik atak nasıl gelişir?

Kişi panik atakları yaşadığında bu ana ait olumsuz tecrübeyi üzerinden atamaz. Sürekli olarak korku duyduğu o ana ve görülen ‌bedensensel yanıtlara karşı bir beklenti taşır. Her an panik atak geçirme korkusuna panik bozukluk denir.

Panik atak nedenleri nelerdir?

  • Genetik faktörler: genetik yatkınlık çevresel faktörler ile birleştiğinde panik atak ortaya çıkabilir.
  • Kimyasal ajanlar: Bazı ilaçlar ve karbondioksit panik atağı ortaya çıkarabilir.
  • Anatomik bozukluklar: Beyin sapında bulunan mavi nokta olarak adlandırılan bölgenin görevini tam olarak yapmamasından dolayı sürekli korku hali yaşanabilir.
  • Beyinde bulunan ‌GABA, ‌serotonin, ‌noradrenalin gibi maddelerdeki dengesizlikler. Psikiyatride kullanılan ilaçlar bu maddelerdeki dengeyi sağlar.
  • ‌Antidepresan ilaçlar: İlk başlandıklarında panik atak belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilirler.
  • Kafein, sigara, alkol ve uyuşturucu maddeler panik atak sıklığını artırabilirler.
  • Sakinleştirici ilaçların aniden bırakılması panik atağı tetikleyebilir.
  • Hızlı soluk alıp vermek panik atağı başlatabilir.
  • Kişilik yapısı: Çekingen, histerik, ‌borderline ve obsesif ‌kompülsif kişilik özelliklerine sahip insanlarda panik atak daha sık gözlenmektedir.
  • Sevilen birinin kaybı gibi ağır duygusal travma.
  • Cinsel saldırı altında kalmak.
  • Boşanma.
  • Çocukken istismara uğramak.

Panik atak kişinin hayatında ne gibi değişikliklere yol açar?

Tedavi edilmeyen panik atak yaşam konforunu ciddi anlamda bozabilir. Bunlar:

  • Sürüş korkusu, evden çıkma korkusu
  • Sık sık tıbbi bakım alma isteği
  • sosyal ortamlardan kaçınma
  • İş ve okulda sorunlar
  • Depresyon, ‌anksiyete ve başka ‌psikiyatrik sorunlar.
  • İntihar ve intihar düşünceleri
  • Alkol ve madde kullanımına eğilim
  • Finansal problemler

Panik atak tanısı nasıl ‌konur?

Panik atak pek çok hastalığı taklit edebilir. Bu nedenle öncelikle hastadan ve yakınlarından doğru öykü almak önemlidir. Hastaya ‌EKG, ‌tiroid testleri , kan sayımı ve solunum fonksiyon testi yapılabilir.

Panik atak tedavisi nasıl yapılır?

Panik atak tıbbi tedavisi bulunmaktadır. Ancak tedaviyi kestikten sonra bazı vakalar tekrarlama göstermektedir. Panik atak tedavisinde ilaç tedavisinin ‌yanısıra gevşeme ve solunum egzersizleri faydalı bulunmuştur. Panik atak tedavisinde hipnoz kullanılan başka bir terapi yöntemidir. Hipnoz esnasında yapılan telkinlerle bazı kişilerin korkularından kurtulduğu gözlenmiştir. Panik atak hastalarına ayrıca düzenli egzersiz yapmaları önerilir. Egzersiz esnasında beyindeki kimyasal maddeler arasında denge sağlanmakta ve ‌endorfin miktarı artış göstermektedir. Psikoterapi panik atak tedavisinde son derece önemli bir yere sahiptir.

Bİr panik atak hastasıysanız şunlar kesinlikle olmaz:

  • Boğulmazsınız
  • Kalp krizi geçirmezsiniz
  • Kontrolü ve dengeyi kaybetmezsiniz
  • Bayılmazsınız
  • Delirmezsiniz

Eğer panik atak hastasıysanız şunları yapın. Tedavi planınıza sadık kalın. Yeteri kadar uyuyun. Stresle baş etme becerilerini öğrenin. Alkol, sigara ve aşırı kafein tüketiminden uzak durun. Düzenli egzersiz yapın.

Sağlıklı günler dileriz.

Sosyal fobinin tipleri var mıdır?

Sosyal fobi iki şekilde görülür. Korkular bir çok toplumsal durumları kapsıyorsa yaygın tip, bazı durumları kapsıyorsa (Başkalarının önünde imza atmak, yemek yemek, konuşma yapmak gibi) yaygın olmayan tiptir.

Ne sıklıkta görülür?

SF’nin yaşam boyu görülme oranı % 2-13 arasındadır. En sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. Türkiye’de üniversite öğrencilerinde yapılan araştırmada %24’ünde bu hastalığın olduğu saptanmıştır.

SOSYAL FOBİ HANGİ YAŞLARDA BAŞLAR?

Sosyal fobi alt tipine göre değişmekle birlikte erken ve geç ergenlik dönemi arasında başlar (10-17 yaş) Yaygın tipin daha erken yaşta başladığına dair bilgiler vardır.

KİMLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜR?

Maddi durumu ve sosyal konumu , yetersiz ? , hiç evlenmemiş, işsiz ve eğitim düzeyi yüksek olmayanlarda sık görülmekle birlikte, hastalığın erken dönemlerinde toplum içine yeterince çıkmama  de risk etmenleri arasındadır. Kalıtımdan daha çok, çocuk yetiştirme tarzı, ailenin başkalarıyla yeterince görüşmemesi  ve ebeveyn modeli önemlidir. Çocukluk çağından itibaren aşırı çekingen olan kişilerde, gelecekte SF gelişme riski daha yüksektir

Sosyal Fobi mi çekingenlik mi?

Toplulukta konuşma, sosyal ortamlarda kendini ifade edebilme gibi konularda çekingenlik  sık görülen bir durumdur. Bunların büyük bir kısmı hastalık kapsamında değildir. Hatta bir işe başlamadan önce “yapamazsam rezil olur muyum?” düşüncesi kişiyi motive eder ve daha iyi hazırlanmasına yardımcı olur. Sosyal fobi demek için ise kişide korkunun yanı sıra kaçınma davranışlarının olması gerekmektedir. Ya da kişi kaçmıyorsa, bu duruma katlanmaya kendisini zorluyorsa; büyük bir sıkıntı yaşar. Ayrıca SF ’de kişi korkularının aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Eğer gerçekten korku duyulabilmesi anlamlı bir olay varsa, tanı SF değildir. Örneğin sözlüye hiç çalışmamış bir öğrencinin sınıfta adının çağrılmasından korkması gibi.

Sosyal Fobinin Belirtileri Nelerdir

SF’de korkulan durumla karşılaşıldığında bedensel belirtiler ortaya çıkar. Bunlar yüz  kızarması, terleme, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes kesilmesi, nefes darlığı, mide barsak sisteminde rahatsızlık, diyare, kas gerginliği, titreme gibi. Bu sırada aklından geçen düşünceler “güçsüzüm, yetersizim, çirkinim, beğenilmiyorum, sevilmeye layık değilim, hata yapmamalıyım, mükemmel olmalıyım, kaygılı olduğumu belli etmemeliyim, rahat davranmalıyım, kusursuz görünmeliyim, herkesin beğenisini kazanmalıyım” şeklindedir. Bu düşünceler sonrasında oluşan kaçınma belirtileri ise korkulan ortama girmeme, korkulan ortamı terk etme, göz temasından kaçınma, ilgisiz şeyler düşünme şeklinde olabilir.

Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği’nde belirlenen sosyal durumlar şu şekildedir.

  • Toplum içinde telefonla görüşme
  • Küçük bir grup etkinliğinde yer alma
  • Toplum içinde yemek yeme
  • Toplum içinde bir şeyler içme
  • Yetkili biri ile konuşma
  • Dinleyiciler önünde konuşma, rol yapma
  • Partiye/ eğlenceye gitme
  • Başkaları tarafından izlenirken çalışma
  • Başkaları tarafından izlenirken yazma
  • Çok iyi tanımadığı biriyle telefonda görüşme
  • Çok iyi tanımadığı biriyle yüz yüze konuşma
  • Yabancılarla karşılaşma
  • Genel tuvaletleri kullanma
  • Birilerinin oturduğu odaya girme
  • İlgi odağı olma
  • Bir toplantıda hazırsızlık konuşma yapma
  • Yetenek, yeti veya bilgi testine tabi tutulma
  • İyi tanımadığı birine onaylanmadığını veya aynı düşüncede olmadığını ifade etme
  • Çok iyi tanımadığı birinin gözlerinin içine bakma
  • Önceden hazırlanmış bir raporu bir gruba sözel olarak sunma
  • Romantik veya cinsel ilişki amacıyla birini tavlamaya çalışma
  • Alınan bir malı parasını geri almak üzere  iade etme
  • Parti / davet verme
  • Israrlı bir satıcıya karşı koyma

NEDENLERİ?

Sosyal fobide kalıtsal geçişin rolü çok güçlü olmasa da vardır. Akrabaları arasında sosyal fobik olan kişilerin bu hastalığa yakalanma riski bir miktar daha yüksektir. En önemli etmenlerden biri  beyinde bir takım kimyasal ve elektriksel bozukluklar olduğudur, özellikle serotonin adı verilen bu  kimyasal maddenin SF’lilerin beynindeki oranının normalden az olduğu veya iletimde aksaklıklar bulunduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca zihinsel altyapısı önceden hazırlanmış olan SF bazen belirli bir olaydan sonra gün yüzüne çıkmış ve örseleyici bir yaşantı ile koşullanaarak  yerleşmiş olabilir. Örneğin öğrenci sınıfta ders anlatırken bir hata yapmış ve arkadaşları ona gülmüştür. O da küçük düştüğünü, rezil olduğunu düşündüğü için utanç hissine kapılmış ve bedensel belirtiler göstermiştir. Bir dahaki sefere ders anlatmak için yine tahtaya çıktığında önceki deneyimi olumsuz beklentilere yol açacak, bulunduğu ortam duygularını tetikleyecek ve belirtiler ortaya çıkacaktır. Çocuk yetiştirme biçimi de hastalığın oluşmasında önemli etmendir. Genelde aşırı koruyucu, ya da red edici, duygusal sıcaklıktan yoksun, katı anne babalar olabilir. Bazen çocuktan yüksek beklentileri olduğunda bunlara ulaşılamayınca çocuk cezalandırıabilir, böylece başarısızlık korkusu gelişebilir. Tanıdık olmayan ortamlara, insanlara ve nesnelere aşırı korku duyma olarak tanımlanan davranışsal ketlenmenin, SF gelişiminde öncül belirti olduğu söylenmiştir.

SOSYAL FOBİ NASIL TEDAVİ EDİLEBİLİR ?

SF tedavisi olan bir hastalıktır. Her şeyden önce gerçekçi beklentiler içinde olmak gerekir. Beraberinde diğer psikiyatrik hastalıkların olması, başlangıç yaşının erken olması, kişinin tedavi isteği gibi bir çok etken tedavinin başarısını etkilemektedir.

SOSYAL FOBİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

SF’de ilaç tedavisi ve psikoterapi ( konuşmaya dayalı ruhsal tedavi) uygulanır. Hastanın durumuna göre bazen tek başına psikoterapi, bazen ilaç tedavisi uygulansa da genelde her ilisinin beraber uygulanmasında başarı daha yüksektir. İlaç tedavisinde özellikle serotonin sistemi üzerinde etkili olan ilaçlar seçilir. Tedavinin ilk günlerinde hafif bulantı, baş ağrısı, uyku bozukluğu, midede huzursuzluk gibi geçici yan etkiler oluşabileceği, zamanla bu belirtilere vücudun alışabileceği hastaya bildirilir. Bu ilaçlar bağımlılık yapmaz, kalıcı hasar veren yan etkileri yoktur. İlaç etkisinin ortaya çıkması için iki-üç hafta kadar beklemek gerekir. İlacın etkili olup olmadığına karar vermek için en az 10 hafta süre geçmelidir. Tedavi süresi, ortalama  9-12 aydır.
SF’de en sık uygulanan terapi şekli Bilişsel ve Davranışçı Terapidir.  Bilişsel terapide kaygı duyguları ve bu kaygıya karşı oluşan bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, bunlara karşı başa çıkma stratejileri geliştirme gibi aşamalar vardır. Davranışsal terapide ise model olma, yakınmaların üstüne gitme, belirtileri daha net algılayabilmesi için rol oynama, gevşeme eğitimi, sosyal beceri eğitimi gibi her hastada farklı uygulanabilecek yöntemler vardır. Ayrıca aile ve grup terapisi de uygulanabilir.

Ne yapmalıyım?

Her şeyden önce SF’nin bir hastalık olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Çekingen kişilik bozukluğu ile birlikte sık görülmesi,  toplum tarafından bu özelliklerin genellikle efendilik olarak kabul edilmesi kişileri tedavi arayışından alıkoymaktadır.

Oysa kaybettikleriniz neler? İyi bir iş, bir arkadaş, yalnız olmamak, kendine güvenmemek ve bir çok şey daha sıralayabiliriz. Bunun için en yakın zamanda ve yakınınızda olan bir psikiyatriste başvurun.

Kadıpaşa Mah. Atatürk Cad. Merkez PTT Karşısı No:42/3

Telefon

Telefon

+90 (534) 636 22 88

E-Mail

E-Mail

info@pontedanismanlik.com

Online Randevu

Online Randevu

Hemen Randevu Alın